-
1 iş göremez
İnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > iş göremez
-
2 iş
деятельность, работа, труд, занятие- iş göremez
- ağır iş
- ahşap koruma işleri
- araştırma işleri
- ayarlama işleri
- beton işleri
- betonarme işleri
- bilim-araştırma işleri
- bitirme işleri
- borulama işleri
- boya işleri
- bozuk iş
- camcı işi
- çanak çömlek işleri
- derz dolgu işleri
- doğrama işleri
- el işi
- elektrik işleri
- elektrik montaj işleri
- faydalı iş
- gece işi
- götürü iş
- gündelik iş
- hafriyat işleri
- hazırlık işleri
- iç işler
- ince işler
- ince marangozluk işleri
- inceleme işleri
- infilak işleri
- inşaat işleri
- jeolojik araştırma işleri
- kakma işi
- kaplama işleri
- kaynak işi
- kazı işleri
- kusurlu iş
- maden ocağı açma işleri
- montaj işi
- mozaik işleri
- mumlama işi
- nakliye işleri
- onarım işleri
- oymacı işi
- özel işler
- parça başı iş
- patlama işleri
- sıhhi tesisat işleri
- sıva işleri
- soğuk demir işi
- soğuk havalarda betonlama işleri
- sulama işleri
- tamamlama işleri
- tarama işleri
- taş işi
- temel işleri
- tesviye işleri
- toprak işleri
- tuğla işi
- yalıtım işleri
- yapı işleri
- yapı yıkım işleri
- yeraltı işleri
- yol işleri
- yukleme işleriİnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > iş
См. также в других словарях:
ambale — i, Fr. emballément Birini düşünemez duruma getirmek, çok yormak, fazla gaz vererek otomobili çalışamaz duruma getirmek anlamlarındaki ambale etmek ve çok yorulup iş göremez, düşünemez duruma gelmek anlamındaki ambale olmak birleşik fiillerinde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çürük — sf., ğü 1) Çürümüş olan Yabancı, kirli, çürük dişlerini göstererek gülümsüyordu. Ö. Seyfettin 2) Sağlam ve dayanıklı olmayan Çürükleri barındırmaz yaylaların yaylası. H. Taner 3) İş göremez, hastalıklı 4) mec. Sağlam bir temele veya kanıtlara… … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz kamaştırıcı — sf. 1) Gözün kamaşmasına, bir süre göremez duruma gelmesine yol açan (ışık) 2) mec. Muhteşem, çok güzel, parlak, görkemli Göz kamaştırıcı bir mücevher, kuyumcuya heyecan verir. S. Ayverdi … Çağatay Osmanlı Sözlük
realite — is., Fr. réalité Gerçek, gerçeklik Bir meseleyle karşılaştı mı realiteleri göremez. O. S. Orhon … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıkı sıkı — sf. İyice Daima sıkı sıkı kapalı demir kepenkler işlerini göremez hâle geliyorlardı. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutuk — sf., ğu 1) Akıcı, rahat konuşamayan 2) Eski işlevini göremez duruma gelmiş Geçen gün beni dövdüler. Boynum, omuzlarım hâlâ tutuk. A. İlhan 3) Kısılmış, tutulmuş, kesik Ağır ağır ve tahtalar arasında boğulan tutuk akislerle yükseliyordu. P. Safa… … Çağatay Osmanlı Sözlük
zalim — sf., Ar. ẓālim Acımasız ve haksız davranan, kıyıcı, zulmeden Şehzadeyi hapseyledi zalim pederi / Bir kasra ki gözler göremez gökle yeri. Y. K. Beyatlı … Çağatay Osmanlı Sözlük
basireti bağlanmak — iyi düşünemez, gerçeği göremez bir duruma düşmek Bazen en mahir canilerin bile böyle mühim nisyanlarda bulunacak kadar basiretleri bağlanır. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
bekâr gözü, kör gözü — bekâr erkek, evlenme istek ve heyecanı içinde olduğundan alacağı kızın kusurlarını göremez anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
destek görmek — yardım edilmek Dernekler ... siyasi partilerden destek göremez ve onlara destek olamazlar. Anayasa … Çağatay Osmanlı Sözlük
ahı gitmek vahı kalmak — iyice zayıflamak, iş göremez duruma gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük